Bakmayın öyle afili ismine.
İki soyadının olmasına.
160.
Bilemedin 165 boylarında ufak tefek bir kadın.
Ama, o görünen kısmı.
Onun iki katı yerin altında.
Ejderha gibi bir yüreği var.
Deli bir cesareti var.
İçinde volkan gibi kaynayan bir macera aşkı var.
Kabuğuna sığmıyor bir türlü.
Burası Afyon, sen kadınsın, ne işin var motorla, Nepal nere sen nere diyenlere inat, “Ben bir Türk kadınıyım.
Damarlarımdaki asil kan yaparsın diyor.
Ben yaparım” dedi ve yollara eskort düştü.
Ne Afyonlular durdurdu.
Ne rüzgar, ne yağmur, ne dolu, ne de çöl fırtınaları.
Yaparım dedi.
Yaptı geldi.
Şule.
Ne demek Şule?
Alev, ateş alevi.
Alevlenmiş odun.
Adının hakkını veren Şule, alev gibi gittiği her yeri aydınlatarak Türkiye, İran, Pakistan, Hindistan’ı geçtikten sonra Nepal’e vardı.
Türkiye Nepal.
Tam 11 bin kilometre.
İki aydan fazla bir zaman.
Korkmadı, çekinmedi bastı gaza.
Gittiği her yerde Türk bayrağını dalgalandırdı.
Şule.
Çok üretken ve güçlü bir kişilik yapısına sahip olan, işlerini ağır yapan, neşeli, bolluk içinde yaşama enerjisi olan, sanatsal yeteneklere sahip olan ve üzüntü ve sevinci bir arada yaşayan ve sıkıntılardan kurtulmak için mücadele eden bir kişilik enerjisi verir.
Bunları ben demiyorum.
Bunlar Şule isminin özellikleri.
Yani bizim kız bir şey yapmasa da ismi zaten onu alıp götürüyor.
11.000 Kilometre.
Öyle Antalya’ya, İzmir’e gider gibi değil.
Anadolu’yu boydan boya geçip İran, Hindistan, Pakistan ve Nepal gibi kaybolsan kimsenin bulamayacağı her an başına bir olayın gelebileceği zor ve sıkıntılı ülkeler.
Yolunu, dilin söylemeye bile gerek yok.
Şule bu.
Aldı başını gitti.
Gittiği gibi geldi.
Birçok erkeğin cesaret edemeyeceği yerleri bir başına kendi gibi ufak tefek bir motosikletle gitti.
Helal olsun.
İşte Türk kadını.
İşte bir kadın isterse neler yapabileceğini gösterdi.
Gittiği her yerde Türk bayrağını açarak gururla dalgalandırdı.
Hani bazen yabancı gezginlerin bisikletle, motorla, karavanla Türkiye yaptıkları ziyaretleri imrenerek izliyorduk.
Helal olsun kadına diyorduk.
Bir de hatırlamak bile istemediğimiz olaylar var.
Onlarca ülkeyi geçip Türkiye’ye gelen kadınların öldürülmesi, kaybolması, soyulmasını aklımıza getirip aman Şule diyenimiz az olmadı.
Gittiği yerler zorlu ve sıkıntılı yerlerdi.
Korkmadı Şule bastı gaza hiç arkasına bakmadan.
Afyon, Antalya, Konya, Kayseri, Nevşehir, Sivas, Erzincan, Erzurum, Ağrı Doğubayazıt
İran, Marand, Tebriz, Zanjan, Tahran, İsfahan, Yazd, Şiraz, Kerman, Bam, Zahedan.
Pakistan, Taftan, Dalbanbin, Quetta, Sukkur, Multan, Lahor, Islamabad.
Hindistan Amritsar, Chandigarh, Agra, Lucknow, Gorakpur.
Nepal Katmandu.
Şule geldi.
Onu bu yolculukta yalnız bırakmayan, maddi manevi destek olan Afyon Belediye Başkanı Burhanettin Çoban’a, Afyon Ticaret ve Sanayi Odası Hüsnü Serteser’e, ParkAfyon’a kocaman bir teşekkür etmek lazım.
Şule’nin bu yolculuğu onun bir hayaliydi.
Bu hayali gerçekleştirmek sponsor ve desteklerle olur.
Onlara teşekkür etmek lazım.
Şule yol hikayesini ParkAfyon’da açtığı sergi ve söyleşiyle dostlarıyla paylaştı.
Helal olsun sana.
Seni tanıdığım için, seninle aynı şehirde yaşadığım için gurur duyuyorum.
Şule bize hayal kurmanın ne kadar güzel olduğunu gösterdi.
Hayallerinizin peşinden giderseniz başaracağımızı gösterdi.
Bi başına kadın kısmının ne işi var Nepal’de diyenlere inat “ben yaparım” dedi.
Yaptı ve geldi.
Hoş geldin Şule.
Şule Özürün Bendler.
Hoş geldin.