Yapılan saha araştırmalarına göre her yıl yaklaşık 200 bin kişiye kanser tanısı konuluyor. Özellikle ülkemizde kalp ve damar hastalıkları ile birlikte kanser hayati risk oluşturan sağlık sorunlarının başında geliyor. Kanserin önlenebilir bir hastalık olduğu biliniyor. Tütün ürünü kullanmamak, yaş, cinsiyet ve geçmiş hastalık öyküsüne uygun beslenmek, ideal vücut ağırlığına ulaşmak, zararlı güneş ışınlarından korunmak, çevresel ve kimyasal kanserojenlerden kaçınmak ve hareketli bir yaşam tarzı sürdürmek kanserden önemli ölçüde koruyor. Çevresel ve kimyasal birleşenlerin neden olduğu kanser türleri için toplumsal bilincin oluşturulması ve önlemlerin alınması halk sağlığı için büyük önem taşıyor.
Kanser oluşumu her zaman biyolojik risk faktörleri (yaş, cinsiyet, ırk) kaynaklı görülmemektedir. Yaşam tarzı değişiklikleri ve bireysel önlemlerle sınırlı bu faktörler kanser oluşumunu engellemede tek başına yeterli olmamaktadır. Hava kirliği, tütün ürünü kullanımına bağlı duman maruziyeti ya da katı yakıtların kullanımına bağlı kapalı alan dumanı gibi tüm toplumun sağlığını bozan ve kanserojen olan durumların toplumsal birlik ve bütünlük ile alınacak önlemlerle kontrol altına alınması çok önemlidir. Toplumsal ve bireysel olarak kanser oluşumunda önemli risk faktörlerini minimum seviyeye indirerek, bu nedenlere bağlı kanser oluşumunu engellemek için bilinmesi gereken risk faktörleri kısaca şu şekilde sıralanabilir;
Alkol kullanımı
Cinsel yolla bulaşan HPV enfeksiyonu
Hepatit B (HBV) ya da diğer kanser yapıcı enfeksiyonlar
İyonize ve ultraviyole radyasyon
Hava kirliliği
Sigara başta olmak üzere tütün ürünlerinin kullanımı
Pasif içici olma (tütün ürünlerinin dumanına maruz kalma)
Aşırı kiloluluk veya obezite
Yetersiz ve sağlıksız beslenme
Yetersiz fiziksel aktivite
Katı yakıtların kullanımına bağlı kapalı alan dumanı
Çalışma ortamlarından kansere neden olabilecek maddelerin kullanımı
Ülkemizde sık görülen meme, kalın bağırsak, rahim ağzı, prostat ve akciğer kanserlerinin herhangi bir belirti vermeden teşhis edilmesi için tarama yöntemleri bulunmaktadır. ‘Kanserden değil geç kalmaktan kork’ sloganı önemli bir gerçekliğe vurgu yapmaktadır. Kanserde erken tanı hayat kurtarmaktadır bunun için özellikle sık görülen kanserlerden meme kanseri, kalın bağırsak kanseri ve rahim ağzı kanserleri için belirlenen yaşlarda önerilen taramaların yapılması yaşamsal önem taşımaktadır. Böylelikle daha erken dönemde birtakım belirtiler ortaya çıkmadan ve kanser vücutta yayılmadan saptama yapılması mümkün olabilmektedir. Belirli risk faktörlerine sahip olan ve belli bir yaşın üstündeki bireylerin erken teşhis için ve kanser tedavisinin başarısı açısından tarama yaptırması gerekmektedir. Yaşam tarzı değişiklikleri ve tarama yöntemlerinin etkin kullanılması ile kanserin önlenebilir ve erken teşhis edilebilir bir hastalık olduğu unutulmamalıdır.
Kanser tedavisinden daha başarılı sonuçlar alınabilmesi adına tarama yöntemlerinin etkin bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Taramanın yapılmadığı ileri seviyede kanser tespit edilen bireyler için tedavi seçenekleri daha azdır ve başarı oranları da düşebilmektedir. Örneğin kadınlarda mamografi taraması sayesinde erken dönemde kemoterapi gereksinimi dahi duyulmadan sadece ameliyat ile meme kanseri tedavisi sağlanabilmektedir. Tanısal sürecin gecikmesi, tedavi sürecinin geç başlamasına neden olarak hastalığın seyrini değiştirebilmekte ve hayati risk faktörlerini artırmaktadır.