Mevsim yaz olunca, mekânlar denize taşınınca aklım, fikrim ruhum deniz oldu benim dostlar.
Deniz… Serinlik, özgürlük, derinlik, soğuk, sonsuzluk, bilinmezlik, hırçınlık, dinginlik, aşk, gizlilik, melankoli, vs. vs. ve ilginçlik.
Evet sallantılar arasındaki ilginçlik. Denize adımını attığı andan itibaren, insanın karada sağlamdır, güvencemdir dediği her ne varsa sallanmaya başlar. Midesi, başı, havanın durumu, halet-i ruhu, yiyecek tercihleri ve beslenme düzeni, bilgileri, tatlı suya ihtiyacı, mevkiisi, makamı, sosyal statüsü ve kader birliği yaptığı mürettebat… Hepsi kendi içinde önemini yitirir, karada ayağını sapasağlam basan insanın hüküm yürütme gücü indirgenir, askıya alınır, vesaireler içine sığdırılır…
Hoyrat özgür gezen insanoğlunun aklının, kimliğinin, varlığının aynası olan deniz. Kızgın zamanlarında onun sakinleşmesine sabredemeyen, gücünün büyüklüğünün karşısında ufacık kalan taşıt ve keşfettiği aletlerle, azgın dalgalarına kafa tutan insan. Denizi hep seven, maviliğine aşık, usanmadan yiyip tüketemeyen, girdaplarına acılarını gizleyen, ona hep bakan, baktıkça kendini gören bulan boyutlarından minicik, kalbinden aklından dev insan.
Haz duyar nerede, ne renk, ne tatta olursa olsun aksine dalıp gitmekten. Kendi âleminde kendi kendine avunmayı öğrenir, derin maviliğin ufkunda güneşle kavrulurken. Ter olur onun tuzunda. Yem olur onun karanlığında. Sere serpe uzanıp şehvetle koynuna, gözlerinden kollarından öper kalbinin, nefes almak için her hızlanışında. Deniz insanoğlunun uçurumlarındaki yumuşak döşek; insan, denizin bilinmezliklerinde, sırlarını açığı çıkarmaya hevesli bir aşüfte.
Deniz, insanın insan ve zaman esaretinden “ Vira” diyerek kaçıp çıktığı, Bismillah ile denizde kendini bekleyen tehlikelere karşı Allah’a sığındığı, saklandığı ve rızkını aradığı, Nuh Tufanı ile yeniden varolduğu, apaçık gizliliği olmuştur, kökleriyle büyüyen, büyüdükçe yayılan neslillerdir. Derya deniz içinde saçlarını ahenkle savurup, ufuk çizgisinde dalgalandıran kadın gibi çekici, bir o kadar da karmaşıklığından tehlikeli de olmuştur ya olmasına, o da insan için vazgeçilmezliği, keyfin de ta kendisidir aslında.
Dedim ya, mevsim yaz olunca, mekânlar denize taşınınca aklım, fikrim ruhum deniz oldu benim dostlar. Bakmadan göremiyorum onsuz. Şairin dediği gibi, erken kalktığımda onu ben uyandırmazsam günüm kıskanç ve mutsuz. Bir başka dinginlik ve huzur var bana denizin gecesinde gündüzünde. Ben denizi özlerim aylar aylar içinde, o kimbilir başka kimlerin benim gibi gönlünde.
Bu kadar fütursuz muamelelerimize, özensizliğimize ve de kıymet bilmemize rağmen, deniz gibi vazgeçilmez doğal kaynaklarımızın hep bizimle daim varolması dileklerimle, cümlelerimin sonunu, yine bir deniz çocuğu Melih Cevdet Anday dizeleriyle getirmek istiyorum dostlar.
Maviyi anlarsın.
Denizi anlarsın.
Mavi denizi
Zor anlarsın…
Mavilerin serinliğinde, esen kalın…
Program Yapımcısı – Metin Yazarı
Arzu Yılmaz Dağdemir