Bugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 101. yılı….
Evde oturmuş, kocaman bir Türk bayrağını balkona asmış ve derinlere dalmışım…
İçimde hala coşku var ama o coşkuyu yansıtamıyorum.
Eski coşkuları, bayramları kutlamaları çok yaşadım ben.
Üzülüyorum…
Çünkü çocuklarımız bunları yaşayamıyor, YAŞATMIYORLAR…. Hep engel hep bahane…
İlkokuldan başlayarak milli bayramlarda hep faal oldum.
Ya en önde bayrak tutar ya da bando takımında görevli veya şiir okurdum.
Günler öncesinden herkesin evinde hazırlıklar yapılır, heyecandan uyuyamazdık.
Okula gitmeyen küçücük çocuklar bile, ellerinde bayraklar, annesi ve babası ile birlikte izlemeye gelir, coşkuyla mutlaka bir şiir ezberler o yarım ağzıyla….
Çünkü bu onun bayramıdır bilir.
Dünyada hiçbir lider düşünmemiştir ki!
Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk gibi, bir ulusun egemenlik gününü çocuklara armağan etmeyi….
Ne şanslı çocuklarız biz.
Üzülüyorum şimdi çocuklarımıza, torunlarımıza…
Bu öyle büyük bir coşku ki ama onlara bu coşkuyu yaşatamıyoruz.
Bugün 12 yaşında çocuğumuzu tek başına bir yere gönderemezken, 1910’da anneler ciğerparelerini savaşa göndermişler.
Atamızın 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış tarihini “Çocuk Bayramı” olarak ilan etmesinin değeri daha iyi anlaşılmalıdır. İnanıyorum ki bunun kıymetini değerini bilenler çocuklarını da bu düşünceyle yetiştireceklerdir.
Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün gençlere emanet ettiği Cumhuriyetimizi bizler de böyle gençlerimize emanet edeceğiz.
Üzülüyorum….
Hiçbir zaman bu ruhu silemeyeceklerini bildikleri halde, silmeye çalışanlara…. Bağımsızlığın, egemenliğin kıymetini bilmeyenlere üzülüyorum…
Daha nicelerini büyük coşkularla kutlayacağımız
23 Nisan,19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekimlere..
Sevgiyle…
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE….